Siyasal İslam’ın son on yılda katetmiş olduğu mesafe ile Tayyip’in İsmail abisinin “laikliği anayasadan çıkartalım, dindar anayasa yapalım” önerisinden hareketle TC’nin TİC’e, yani Türk İslam Cumhuriyeti’ne dönüştürülmesinin de tartışmaya açılması gerekir. Ben sadece “ılımlı” İslamcılardan önce “Eski Türkiye”den “Yeni Türkiye”ye geçişin ismini zikredeyim istedim.
Tayyip’in İsmail abisi “dindar anayasa yapalım” diyerek kuyuya küçük bir taş saldı. Böylelikle de nabız ölçmeyi amaçladı. Kırk akıllı boşuna uğraşmasın. Zira taşın büyüğü çoktan atıldı kuyuya.
Laiklik, din ve devlet işlerinin kesin bir biçimde ayrımını öngörür; devletle din arasına derin hendekler kazarak, birinin diğerine müdahalesine geçit vermemeyi esas alır.
TC ise hiçbir dönem, anayasasında laiklik vurgusu olmasına rağmen, laik olmadı. İslamın Sunni öğretisi devletin çıkarları doğrultusunda yeniden örgütlendirildi, adına da Türk-İslam-Sentezi dendi. Laik TC, örneğin Aleviliği yer altına, illegaliteye iterken, toplumu bu sentez doğrultusunda Türklük ve Sünni Müslümanlık tezgahından, tornasından geçirerek amaçları doğrultusunda şekillendirdi.
Bunun temellerini ise rakı için, fötr takan, simokin giyen Mustafa Kemal’le İsmet İnönü attı. Bir taraftan opera binaları, kültür sarayları dikerken, diğer taraftan Alevilerden, Hırıstiyanlardan, Musevi ve Ateistlerden topladığı vergilerle harıl harıl cami temelleri attı; imamların maaşlarını halkın parasından ödedi.
Bunları yapan bir devlet dün de gerçek anlamda seküler değildi, bugün “ılımlı İslamcılar” toplumu alt-üst ederken de değil. Günümüzde ise hiç değil, çünkü dindar gençlik yetiştirmekten bahseden, din kardeşliği uğruna terör ihracından sakınmayan; tek devlet, tek dilden öte tek dinden dem vuran biri devletin en tepe noktasında.
Seçildiği anayasayı takmayan, “sistem değişti, mevzuat kendini buna uyarlasın” diyen, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayacağını deklare eden, devletin bekası için bürokratlardan, mülki amirlerden yasa ve mevzuata uymamalarını isteyen biri, yasama, yürütme ve yargı erkini elinde bulunduruyor; ele geçirdiği basın, okul ve üniversitelerle toplumu dizayn ediyor.
Alman basını Tayyip’in İsmail abisininin bu “naifane” önerisini “İslam Devleti”ne geçiş olarak tercüme etti. Aynı cenahtan başkaları da kendilerini “İslam Devleti” olarak adlandırıyorlar. Bir isimden dolayı kavgaya tutuşacaklarını, hiç sanmam. Zira kaynak ve menzil ortak.
Toplumu Türk-İslam-Sentezi tornasından geçirmek için 3 Mart 1924 tarihinde kurulan ve bir tür Şeyhülislamlık işlevi gören, fetvalar yayınlarak toplumu dizayn eden Diyanet İşleri Başlanlığı’nın verilerine göre kendilerine bağlı 86 bin cami bulunuyor. 2004 ile 2014 yılı arasında, yani on yılda yeni yapılan cami sayısı ise 9 bin. Yani her yıl neredeyse bin cami inşa edilmiş. Diyanet’e bağlı 17 bin Kuran Kursuna devam edenlerin sayısı ise 1,2 milyon.
Diyanet’in personel sayısı ise 120 bin. 2004 ile 2014 yılları arasında personel sayısı 71 binden 120 bine çıkmış. Yani on yılda 50 bin imam işe alınmış. Diyanetin 2013 yılı bütçesi 4,6 milyarken, bu rakam bir yıl sonra 1,1 milyar artışla 5,7 milyar TL’ye çıkmış.
Laik TC’nin bu icraatlarına zorunlu din derslerini, mantar gibi her yerde biten İmam Hatip Okullarını, Ensar ve Türgev benzeri vakıfları da eklemeyi ihmal etmeyin. Bunlar da yetmiyorsa hafızanızı biraz yoklayarak on yıl öncesine dönün. O zamanki sokak görüntüleri ve kamu görevlilerinin kılık kıyafetini bugünle karşılaştırın. Türk-İslam-Tornası’nın toplumu nasıl şekillendirdiğini, dünün masumiyet ve mütevazilik simgesi eşarpın nasıl bir üniformaya dönüştüğünü, toplumu nasıl yeni bir nizama soktuğunu görürsünüz.
Çocuk yuvasından üniversitelere, hastahaneden her kademeden devlet dairesine, Başbakanlık Konutu’ndan Sultan Sarayı’na kadar Sunni-İslam referanslı giyim ve kuşamla karşılaşırsınız. Bunları yapan, bunları pratiğe geçirmek çin kılıf uyduran bir anlayış, anayasasında laiklik vurgusu olsun veya olmasın pratik yaşamda İslam Devleti’nin gereklerini çoktandır hayata geçirmiş durumda. Dolayısıyla Tayyip’in İsmail abisinin önerisi yerinde. Mevzuatı pratik yaşama adapte etmek, Türkiye Cumhuriyeti’ni (TC), Türk İslam Cumhuriyeti’ne (TİC) dönüştürmek gerek. Bu yapıldıktan bir süre sonra sıra İslam Devleti isminin resmiyette kullanımına gelecektir.
TC on yıl gibi kısa bir süre içinde TİC’e dönüşürken CHP ihalelerden vakit bulup tek karşı hamle geliştiremedi; Kemalistlerin ise Kürtlere küfretmekten ve bayrak yarışından başlarını kaldıracak zamanları olmadı. Koyun sessizliğini benimsemiş bir topluma ise bir Tayyip az gelir.
Aleviler mi? Yetiyorsa kudret ve yürekleri, varsa hesapları, bunu CHP ve Kılıçdaroğlu’ndan sorsunlar. Alevilerin CHP ile gidecekleri yer bıçak altından başka bir yer değildir. Sonucu ise mücadele edenler değil, düne kadar bıçağı elinde tutan CHP’ye gönül verip, bugün de geleceği CHP’de görenler düşünsün!
Sonuç olarak Kılıçdaroğlu tez elden Arapça öğrense iyi olur. “Yeni Türkiye”nin ikinci resmi dili yakın zamanda Arapça olacak. Artık “elhamdulillah Müslüman’ım” demek yetmez!