Yeşil gözlü Osmanlı Paşaları, Cumhuriyeti kurdukları günden beri, devletin anayasası da babayasası da hepsi de Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’dir. Bunun dışında var olan anayasalar da yavruyasalar da tefferuattır. Bunun diğer bir adı da Kırmızı Kaplı Anayasa’dır. Hükümetler buna göre kurulur ve buna göre dağılır. Kısacası devlet buna göre yönetilir ve bunu ihlal etmek, devlete ihanet suçu sayılır. Bu, T.C.’nin değişmez tek yasasıdır. Sykes – Picot An Antlaşmasını yırtıp atabilirsiniz ama Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne dokunamazsınız. Merak etmeyin beyler, onun da zamanı gelecek.
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne göre Türkiye’de yaşayan herkes Türk ve Müslüman’dır. Türk olmayanların bu ülkede hiç bir hakkı yoktur. Onların sadece bu ülkede, köle ve hizmetçi olma hakkı vardır.
20 Mayıs Cuma günü, T.C. Parlamentosu toplandı binbir hile ve entrika ile orada var olan Kürd Milletvekillerini dışarı attı.
AKP, MHP ve CHP Kırmızı Kaplı Anayasa’nın emir ve talimatlarını yerine getirdiler. Böyle bir senaryoyu hazırlamak, özel bir maharet ve kabiliyet gerektiriyor. Adamlar görevini çok güzel yaptılar. Sanki dokunulmazlığı kaldırmıyorlar da cambazlık yapıyorlar. Oyunun en maharetli cambazı CHP ve onun Genel Başkanı Kılıçdaroğlu oldu.
Tek bir sefer geçerli olmak üzere, Anayasa’ya geçici bir madde eklemek, Kılıçdaroğlu’nun fikri idi. Şimdi de diyor ki, „Benim de fezlekem var, gelin beni yargılayın.“
Bakacağız ve göreceğiz, kırktan fazla fezlekesi olan Kılıçdaroğlu, kaç kere savcıların karşısına çıkacak?
Ayrıca; topluca Anayasa Mahkemesi için imza verecek olan milletvekillerini partiden atmakla, tehtit etti. Bu söz bile tek başına, CHP ve onun Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Kürd Milleti’ne karşı ne kadar kin ve nefret dolu olduğunu gösteriyor.
Madem birkaç Kürd Milletvekili’nin tutuklanması gerekiyordu, bu komik sirk oyununa gerek yoktu, daha makul yol olan meclis kararı ile bunu yapabilirlerdi. Aslında bu oyun Kürd Milleti’ni korkutma ve sindirme oyunudur. Selahattin Bey daha yeni ayıldı, „Onlar Vazo Kürdü istiyor“ diyor. Hayır beyefendi onlar sadece hizmetçi ve köle istiyorlar. Efendi ve kölenin kardeşleşmesi dünyada görülmemiştir.
T.C. Parlamentosu Kırmızı Kaplı Anayasa’ya aykırı davrandığı için, Başbakan Menderes’i bile vatana ihanetten idam etmiştir. Şu anda 180 bin Kürd cezaevlerinde ve bunların % 90’ı tutuklu. Selahattin beyin seçmenleri, ellerinde beyaz bayraklarla dizilmiş hapishaneye gidiyorlar. Bunlara kardeşleşme adına beş kişi de meclisden katılır, üzülme.
Yakıp yıkmalar, talanlar, öldürmeler ve meclisteki son gelişmeler de gösterdi ki, T.C. Kürd Milleti ile ilgili en ufak bir yumuşama düşünmüyor. Önümüzdeki süreçde de, „En iyi Kürd ölü Kürd“tür düşüncesi geçerliliğini koruyacak. Meclisteki üç Türk partisinin (AKP, CHP ve MHP) Kürd Milleti’ne karşı ortak hareketi bunun işaretlerini veriyor. Görüldüğü kadarı ile kardeşleşme naralarının meyvesi Kürd Milleti için çok acı oldu.
Son gelişmelerin en önemli yanı, dokunulmazlıkların gölgesinde kaldı. Hükümetin MİT’le ilgili yönetmelik değişikliği, Kürd Milleti için korkunç bir geleceğin habercisi. Buna göre MİT dilediği kadar silahı, dilediği yerde alabilir, envanterine kayıt etmeden, dilediği yerde kullanabilir, dilediği şahıs ve örğütlere verebilir ve hiç kimseye karşı da hesap vermek mecburiyetinde değil. Buna göre MİT dilediği sahıs ve örğütleri silahlandırabilir, bunun için de hiç kimseye hesap vermek mecburiyetinde değil. Kısacası MİT silah kaçakçılığı yapabilir.
Elbetteki bu korkunç karar, öncelikle Erdoğan’nın yeni „Esedullah“ (Gladio) birliklerini silahlandırmak için alındığının habercisi. Mafyanın bu olanaklardan yararlanmayacağını kimse söyleyemez. Zaten kısa bir süre önce bir baba bu mesajları veriyordu. Bundan sonra yurt içinde veya yurt dışında, MİT’e bağlı silahlı illegal örgütler oluşacak. Görüldüğü gibi devlet yetkililerinden daha büyük yetkilere sahip yeni bir MİT ortaya çıktı.
Acaba Türkiye’de dolaşan İŞİD elemanları da yeni MİT’in bu bonkerliğinden yararlanacak mı? Türkiye yenilmiş ve dağılmış İŞİD için evsahipliğine mi hazırlanıyor?
Yeni MİT kararnamesi, çok yönlü ve bir okadar da düşündürücü.
Bilindiği gibi 90’lı yıllarda, 20 binden fazla Kürd aydın ve iş adamı sokak ortasında infaz edildi ve hiç birinin de faili bulunmadı. Bu olaylarda kullanılan ve Emniyetin envanterine kayıtlı bazı silahlar, illegal örgütlerin ellerinde bulundu. Bu cinayetler zamanla faili devlet olarak, söylenmeye başlandı ve devlet zor durumda kaldı. Bu yeni MİT yönetmeligine bakıldığında, bu cinayetlerin yeniden başlayacağı işaretini veriyor. Alınan tedbirlerle, cinayetçi devlet sütten çıkmış ak kaşık gibi, kenarda parmağını uzatıp cinayetleri izleyecek ve hiç kimse de devleti suçlayamayacak.
Erdoğan yeni Başbakanı ile birlikte Diyarbakır’daydı. Yine ağzını sonuna kadar açmış sularını akıta, akıta, Zerduşt inancına saldırıyor ve hakaret ediyordu. Bu adam tam anlamı ile bir dinler cahili. Ben Zerduşt inancında olan bir insanım ve Türkiye’de çok sayıda Zerdüşt yaşıyor. Bu konuda T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Zerduşt inancına yaptığı hakaretlerin bin katını kendisine iade ediyorum. Daha dün Türk ve Müslüman olan şu Ortodoks Hiristiyan Gürcü’ye bak hele…!
Yeni Müslüman olduğu için yaranmaya ve kendisini saklamaya çalışıyor. Belki T.C. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a birşey yapamam ama, ben de küfür ve hakaret öğrenme kurslarına başladım, Erdoğan’ın haberi olsun. Yakında benim de bu konuda Erdoğan gibi bir sertifikam olacak.
Erdoğan; 27 Mayıs 2008 yılında yine avanesi ile Diyarbakır’daydı. O gün adına, „Yüzyılın Kardeşlik Projesi“ dediği ve GAP çerçevesinde sulanacak 2 Milyon dönüm arazi için, 12,5 milyar Tl. harcayarak dört yıl içerisinde bitireceğini söyledi. 8 yıl sonra sulanacak alanın hala yarısı bile sulanmıyor. O gün de bunun bir atmasyon olduğunu yazmıştım.
Erdoğan ondan tam 8 yıl sonra yine bir 27 Myıs 2016 günü avanesi ile Diyarbakır’daydı. Acaba Erdoğan uçakta hala o sulanmayan kuru alanları görünce, yüzü biraz kızardı mı? 8 yıl sonra yine Diyarbakır’da atıyordu. Yüzlerce tesisin açılışını yaptı ve buraya 14 yıl içerisinde 280 Milyar TL. yatırım yaptığını söylüyordu. Erdoğan bey o paralar, Kürd Milleti’ne karşı savaşta yaptığınız masraflardı, bu kadar şehiri yıkmak ve o kadar Kürd’ü öldürmek, elbetteki biraz pahalıya mal oldu. 27 Mayıs 2008 Yılında verdiği sözler ne kadar doğru çıktı ise, 27 Mayıs 2016 yılında Diyarbakırlılara verdiği sözler de o kadar doğru çıkacak.
Aslında bu Diyarbakır ziyareti boşuna değildi, onlarca Kürd şehri yerle bir olmuş, yüzbinlerce Kürd aile muhacir duruma düşmüş, Kürd Milletvekilleri Parlamento’dan kovulmuş, yeni MİT kararnamesi çıkmış, elbetteki devletin demir yumruğunu, yerinde Kürdlere göstermek gerekiyordu. Ayrıca savaşın şidetlenerek devam edeceği, tehtitvari bir biçimde söyleniyordu. Nasıl ki T.C. yöneticileri hep Kürdleri kandırıyorsa, Kürd Milleti de resmi görüşünü göstererek, onları kandırdı ve gönderdi.
Dünya birleşmiş, yüz yıl önce imzalanmış, Sykes – Picot Antlaşmasını yırttı attı. T.C. yöneticileri hala Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni korumaya çalışıyor. Bu koruma hastalığı ile şu anda Türkiye kendi bölgesinde ikinci Kuzey Kore durumuna düşmüş durumda ve çabaladıkça yalnızlaşıyor, yalnızlaştıkça da agresifleşiyor. Bir gün gelecek bu Milli Güvenlik Siyaset Belgesi hiç bir işe yaramayacak ve sahiplerinin elinde kalacak.
Bu yakıp yıkmalar Kürd Milletini köreltmedi, tam tersine biledi. Enkaz altında çıkan Kürd gençleri dağa gidiyor. Gelen haberler böyle söylüyor.
Mayıs 2016