Apocular çok derin anlamı olan, Türkçe’deki barış kelimesini madara ettiler. Cemil Bayık’ın açıklamalarına göre T.C. ve PKK tam 13 kere barış masasına oturmuşlar. Bu oturumların hiç birinden de aracı yoktu. Apocular şimdi şiddetle bir aracı arıyorlar ve kendi önemli şahsiyetleri de sürekli aracı aramakla meşgul ve barışın seviyesini iyice düşürdüler.
Efendim; Öcalan ailesi ile Erdoğan ailesi birbirine düşmüş kavga ediyorlar. Birbirlerinden çok adam öldürdüler. Birileri araya girse de şunları barıştırsa. Yoksa daha çok adam ölecek. Apocular barış meselesini bu kadar basitleştirdiler. Beyler siz daha önce 13 kere oturmuş bu işi denemişsiniz, bir daha da oturup deneneyebilirsiniz. 13 kere aracıya ihtiyaç duymayanlar, 14’üncü sefere neden ihtiyaç duysunlar? Hani 13’üncü seferde Erdoğan bir sürü akıllı adamı devreye koymuştu, sahi o akıllılar şimdi nerede? Onların bu çakma barışta arada kalacağı zaten beliydi.
Zübeyr Aydar; Brüksel’den bağırıyor, „ABD gelsin aracı olsun“. Aydar bu talebin yerine, bütün Kürd Milleti’nin merak etiği şu soruyu, ABD’ ye sormalı idi.
„1999 yılında Serokumuzu Suriye’den kaçırdınız. Kısa bir dünya turundan sonra, getirdiniz Kahire Havaalanı’nda T.C.’ye teslim ettiniz. Dönemin Başbakan’ı Ecevit’de, „bunu getirip kucağımıza koydular, şimdi biz bunu ne yapacağız.“ diyerek hayretlerini gizleyemiyordu. ABD’liler lütfen bunu bize açıklayın da biz de Kürd Milleti’ne anlatalım“, diye sorsa daha yararlı bir iş yapmış olur. ABD büyük devlettir, çok iyi tanıdığı ve bildiği, kötü bir işte aracı olmaz. Ayrıca aileler arası barışa, devletler karışmaz.
Ahmet Türk; „Sayın Barzani büyügümüzdür, gelsin bize aracı olsun“ diyor. Sanıyorum Barzani’nin büyüklüğü ilk defa Ahmet Türk’ün aklına geldi. Barzani’nin adamları, Saddam’dan kaçıp Türk’e beş km mesafede, dört yıl boyunca Kızıltepe’de yaz, kış çadırda yaşarken, Ahmet Türk kaç kere bunları ziyaret etti? Yahutta PKK’nin Şii Haşde Şabi ve İrak Ordusu lie birleşmesinin sebebini anlatsaydı.
Aslında Barzani’ye hiç gerek yoktur. Ahmet Türk bu işlerin bulunmaz bir uzmanıdır. 1991 yılında partideki bazı milletvekilleri Türkiye’de kürd var deyince, İnönü’nün partisi SHP, „Türkiye’de Kürd yoktur“ bunu söyleyenleri partiden ihraç edince. Kürd Milleti bütün Kürdistan’da parti levhalarını söktü götürdü, Ankara’da Genel Sekreter Baykal’a teslim etti.
Aynı yıl sonbaharda seçim olacaktı. Deri devletin isteği üzerine, İnönü kayıp ettiği Kürdlerle yeniden barışmak istiyordu. İşte orada Ahmet Türk devreye girdi, çünkü derin devlet böyle istiyordu. İnönü’yü ve Fehmi Işıklar’ı da yanına alarak, İzmir’e gitti. Orada İnönü; Apo’dan Kürdlerin bir daha SHP’den ayrılmayacak garantisini aldı. Ahmet Türk başta olmak üzere bir çok Kürd SHP listelerinden milletvekili seçildi. Fehmi Işıklar Meclis Başkanlığı ile ödüllendirildi. Bunları arka cepheden de Zubeyir Aydar destekliyordu. Derin devletin isteği üzerine, Ahmet Türk en samimi arkadaşı, Arif Sağ’ı da listeye almadı. Daha sonra bu milletvekilleri ikdidar ortağı SHP’den ayrılmak mecburiyetinde kalınca, başlarına nelerin geldiği herkesin malumu. O günden beri, Ahmet Türk hep mebusluk en son da belediye başkanlığı ile ödüllendirildi.
Alın size, barışsever ve aracı bir uzman. Sayın HDP’li milletvekilleri sizin ta Hewler’de ne işiniz var. Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Fehmi Işıklar’ı da ikna ederlerse, ideal bir aracı üçlüsü olacağı ve kesinlikle başarılı olacaklarına inanıyorum. Barzani’nin bu ortamda T.C. ile PKK arasında yapılacak çakma barışa, aracı olması Kürd Milleti için doğru bir karar olacağını sanmıyorum. Çünkü 14’üncü barış görüşmeleri de diğerleri gibi, çakma barış görüşmeleri olacaktır. Sonuçta hiç bir şey çıkmayacak her iki taraf da dönüp Barzani’yi suçlayacak. Apocular otuz iki yıllık savaşı, bir aile kavgasına dönüştürdüler. Devlet adamları, aile kavgalarında aracı olmaz. Kürdistan Devlet Başkan’ı Barzani de aracı olmamalı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu „Çare demokrasi ve çözüm yeri meclis“ diyor. Bu önemli mesajı PKK ciddiye almalı. Zaten Selahattin Demirtaş da zaman, zaman bu mesajları veriyor. PKK’nin de talepleri buna uygun. Ahmet Türk devreye girsin, daha önce yaptığı gibi, HDP ve CHP’yi bir araya getirsin. Mecliste güçlü bir demokrasi cepesi oluştursun ve kardeşleşsinler.
KCK, „Türkiye’yi demokratikleştirene kadar kesintisiz savaşacağız“ açıklamasını yaptı. Erdoğan da demokrasi diye bir şey düşünmediğine göre, kavga devam edecek. Hani barış çağırıları nerede kaldı? Türkiye kendine göre daha yeteri kadar, Kürd şehrini harap etmedi, belliki KCK de bunu görüyor. Öyleyse kavga bir süre daha devam edecek.
Ayrıca Erdoğan da barış için hazır değil. „Misliyle intikamımızı alacağız“ diyor ama daha kaç Kürd şehirini yerle bir edeceğini söylemiyor. Misli ne kadar olacak, onu hiç kimse bilmiyor. Erdoğan yanlış sahada oynamaya başlayınca, küresel güçleri kızdırdı. Kendisini yanlış sahaya çeken, Davutoğlu’nu görevden aldı. Onun yerine küresel güçlerin ve kamuoyunun da tasvip edeceği Binali Yıldırım’ı buldu. Kızının düğününü yaptı, yedi düel oradaydı ama kendisinin özel uçakla düğününe gittiği biraderi Beşar Esad’ı davet edememişti. Onun için çok üzülüyor. Bırakın barışı, Erdoğan kafasını kaşıyacak zamanı bile yoktur. Barış başka bahara.
Erdoğan’ın adamları görevlerinin başında, infazlar, yıkımlar ve talanlar devam ediyor. Apo’nun adamları da görevlerinin başında, onlara gel, gel yapıyor. Ufukda barış emareleri görünmüyor. zaten taraflar neyin üzerine barışacaklarını da bilmiyorlar. Görüldüğü kadarı ile bu çatışmalar bir süre daha devam edecek. Arada ezilen Kürd Milleti ne olacak, onu da onlar düşünsün. Onu da mı Erdoğan ile Apo düşünecek, onlar çok meşgul bunları düşünecek zamanları yoktur.
PKK 32 yıldan beri, Türkiye, İran, Suriye ve İrak’ı demokratikleştirmek için savaştığını ve bu savaşın devam edeceğini söylüyor. Böyle giderse bir süre sonra, Türkiye’nin de İran’a dönüşeceği ortada. Dünya alem gelsin, PKK’nin yarattığı demokrasiyi görsün, kısa sürede nereden nereye geldik. Avrupalılar demokrasimizi kıskanmaya başladılar. PKK bu dört ülkede başlattığı, „Bağımsız Birleşik Kürdistan“ savaşını, demokratikleştirme savaşına dönüştürdü. Dünya’nın hiç bir yerinde böyle bir saçmalık görülmemiştir. Kürd Milleti de bu saçmalığa gülüp geçiyor.
PKK 32 yıl önce „Bağımsız Birleşik Kürdistan“ sıloganı ile Kürd Milleti’ni savaşın içerisine çekti. O gün PKK’nin samimiyetine inanmayan Kürdleri ihanetle suçluyor ve hatta infaz ediyordu. Acaba PKK bu gün, o gün söylediklerinin neresinde? PKK nerede olursa olsun, Kürd Milleti yerinde duruyor. Kürd gençleri, dökülen kanları ve yaşanan acıları asla unutmayacak.
Dünya alem bir araya gelmiş, Bağımsız Birleşik Kürdistan diye bağırıyor. PKK yönetici kadrosu dahil, hiç kimse buna engel olamayacak. Bağımsız Kürdistan, Ortadoğu barışının garantisidir. Bağımsız Kürdistan olmadan, Ortadoğu tarihi doğru yazılamaz ve doğru okunamaz. Bağımsız Kürdistan olmadan, dinler tarihi doğru yazılamaz ve doğru okunamaz. Bağımsız Kürdistan, Ortadoğu’nun İsviçresi olacaktır. Ortadoğu’daki ulusal ve inançsal azınlıklar, Kürdistan’da huzura kavuşacak ve çevresindeki diğer ülkelere örnek olacak. Bağımsız Kürdistan olmadan, Global güçler de huzur bulamayacaklar. Bağımsız Kürdistan ortaya çıkınca, bu günkü İran, Türkiye, Irak ve Suriye bu haliyle olmayacak. Bu da doğumun sancılı olacağını gösteriyor.
PKK de buna engel olamayacağına göre, oturup yeniden adam gibi düşünmek mecburiyetindedir.
PKK kiminle yeniden barışmak mecburiyetinde olduğunu, bilmek mecburiyetindedir.
PKK öncelikle, diğer Kürd örgüt ve partileriyle barışmak mecburiyetindedir.
İşte bu PKK’yi bütün Kürd Milleti desteklemek mecburiyetindedir.
Ancak böylelikle PKK yolunu şaşırmadan, başarıya gidebilir.
Mayıs 2016