Özellikle son 32 yıldan beri, „Bağımsız Birleşik Kürdistan“ vaadı ile, Kürd Milleti’ni Dar-ül Harp durumunda tutan PKK’nin artık siyasetinin siyah maskesi düştü. Biz baştan beri, PKK’nin bağımsızlık diye bir sorununun olmadığını biliyorduk ama ne yazık ki bunu Kürd Milleti’ne anlatamadık. Başkomutan Cemil Bayık, Rus gazetesi ile yaptığı söyleşide, gayet net bir biçimde dile getiriyor. Sadece Kuzey ile ilgili değil, İran, Irak ve Suriye’de de bağımsızlık talebine karşı olduklarını söylüyor. Bu açık yürekliliğinden dolayı Başkomutan Cemil Bayık beyi kutluyorum. Bayık nihayet yüzündeki maskesini çıkardı attı, umarım başka maske taşımıyordur.
PKK’nin Kemalist sistemle hiç bir sorunu olmadı ve sistemi zorda bırakacak hiç bir çalışma yapmadı. Bu nedenle PKK hiç bir zaman gerilla mücadelesi vermedi, kırsal alanda düzenli ordu ile çatıştı ve Kürdistan’ı terörize etti. 90’lı Yıllarda 4000 Kürd köyü Türk askerleri tarafından yakıldı ve yıkıldı. PKK bu köylülerin, maddi ve manevi tazminat için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmesine engel oldu.
O dönemde ben köylüleri teşvik ettigim için tehtid edildim. Bu köylüler korucu olmadıkları için köyleri yakılıyordu ama, PKK devletten şikayetçi olmaya engel oluyordu.
Bayık’ın açıklamalarına göre PKK, 32 yıldır, Türkiye, İran, İrak ve Suriye’yi demokratikleştirmek için savaşıyormuş. Bayık’ın demokrasisi uğruna, 4000 Kürd köyü yakıldı, yıkıldı ve üç milyon Kürd göçmen duruma düştü. 20 bin Kürd aydını, devletin cinayetlerine kurban gitti. Yüzbine yakın Kürd genci, (demorkasi şehidi) bu da PKK’nin siyasi literatüre yeni bir kazanımıdır. Bu süre içerisinde, işkencehaneler ve zindanlar doldu taştı. Bu gün yıkımlar Kürd şehirlerine sıçradı, onlarca şehir yerle bir edildi ve şu anda bir milyon Kürd göçmen durumda. Binlerce insan yaşamını yitirdi. Zaten Bayık bunları; „halkımızın şanlı direnişi“ olarak değerlendiriyor. Özellikle T.C. UNESCO’nun koruması altındaki, Sur ilçesini bilinçli seçmiştir. Görüldüğü gibi Cemil Bayık’ın demokrasisi Kürd Milleti’ne çok pahalıya mal oldu ve olmaya da devam ediyor. Kürd Milleti, PKK sayesinde yıkılan köylerin ve şehirlerin enkazı altında demokrasi arıyor. Acaba Bayık’ın demokrasisi, yanlışlıkla Kürd cenazelerle birlikte, mezarlığa gömülmüş olmasın?
PKK demokrasi cepesini güçlendirmek için yeni siyasi alanlar oluşturuyor. Bir süre önce emperyalist, enternasyonalist Türk örgütlerle birleşip yeni bir parti kurdu. Bundan sonra demokrasi mücadelesini, Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) yürütecek. Sadece Türkiye değil bütün bölge demokrasisinden bu hareket sorumlu olacak. Son yakıp yıkmalar da bu yeni hareketin çalışmaları olduğu söyleniyor.
Bilindiği gibi Mart ayının sonunda, Musul’un doğu yakasında Peşmergeler ve batı yakasında da Irak ordusu, İŞİD’e karşı operasyon başlattılar. PKK gitti Haşdi Şabi (Şii Milisler) ile birleşti ve Irak Ordusu’nun yanında yer aldı. Elbette ki PKK yeni ortakları ile kendisine yakışanı yaptı, zaten kimsenin de başka bir beklentisi olamazdı. Yoksa Irak’ın bölünmez bütünlüğünü nasıl koruyacaktı?
Buna karşılık, Kobani İŞİD’in saldırısı altında iken, Peşmerge geldi Kobanili Kürdlerle birlikte İŞİD’e karşı savaştı, İŞİD Kobani’den çekilince, Peşmerge de çekildi gitti. PKK bunu Musul’da yapamazdı, çünkü PKK Irak’ın bölünmez bütünlüğü ve demokrasisi için savaşıyor.
Son yıllarda Kürd Milleti İŞİD’in saldırısına uğrayınca, bu mazlum milleti bütün dünya desteklemeye başladı. Bundan en çok da T.C. rahatsız oldu ve hatta ABD ile arası açıldı. PKK, T.C.’nin yalnızlığını gidermek için gitti emperyalist, enternasyonalist Türk kesimi ile birleşti. Bu örgütlerin kendilerine bir faydası olmamış ki, Kürdlere de faydaları olsun. Bunlar Komünist Manifesto yerine, Atatürk’ün Türk gençliğine hitabesini ve Marks’ın yerine Atatürk’ü idol seçen Türkler. Şehirlerin yakılıp yıkılması ve son Musul çatışmaları ortada. Bu ucuz oyunlarla T.C. yalnızlıktan kurtulamayacak, PKK de kazdığı kendi kuyusuna düşecek.
Bayık’ın açıklamalarından da anlaşılıyor ki, son yıkımları, T.C. ve PKK yöneticileri birlikte hazırlamışlar. 2013 – 14 yıllarında çakma barış süreci devam ederken, T.C. Kürdistan yönetimini PKK’ye bırakmıştı. Valiler; emrindeki görevlilere, çocuklara (PKK) dokunmayın talimatları veriyordu. Her Jandarma karakolunun karşısında bir de geçici PKK karakolu vardı. T.C. mahkemelerinin yerine, yargılamayı PKK mahkemeleri yapıyordu. Vergileri PKK topluyordu. Trafik kontrolleri bile PKK’nin elindeydi. PKK yöneticileri de, „işte yerinde yönetim budur, biz anlaşıyoruz, devlet yakında çıkıp gidecek“ diye açıklamalar yapıyordu.
Yerinde yönetimi güçlendirmek üzere PKK şehirlere hendekler kazıyor, barikatlar oluşturuyor ve silah yığıyordu. Yukardan gelen talimat böyleydi ve gerçekten de taban buna inanarak bunu yapıyordu. Tabana göre artık Türkiye demokratikleşmiş ve Kürdistan da özgürleşmişti. Hiç bir Kürd aksini duymak bile istemiyordu. Çünkü T.C. işbirlikçileri ve PKK yalakaları bunu insanlara böyle anlatıyorlardı. Özellikle PKK yalakaları, yalanacak kemik ortaya çıktığını düşünüyorlardı.
Geçtiğimiz cuma günü Başbakan Davutoğlu Sur’da idi, kurşun geçirmez yelek bile giymeden, aslanlar gibi Sur’u dolaşıyodu. „Bu cuma Şam Emevi Camisi’nde, namazımı kılacağım“ diyordu. Şam Emevi Camisi olmasa da, Davutoğlu Sur Ulu Cami’de, yeleksiz cuma namazı kılma şerefine erişti. „Teröristler bu hendekleri, belediye araçlarıyla kazdı“ diyordu.
Peki araçları veren Belediye Başkanı orada, hendekler kazılırken sana haber vermeyen Vali orada, onlara dokunmuyorsun da fakir, fukaranın evini neden başına yıktınız?
Öcalan 15 yıl Şam’da kaldı T.C. ile savaştı, devlet bir gün resmi bir belge ile Öcalan’ı Şam’dan istemedi. ABD 1999 yılında Öcalan’ı Şam’dan kaçırdı götürdü, T.C. pazarlıklar sonucu, Öcalan’ı geri aldı. İdam kararı Meclise gelince, Meclis bunu onaylayacağına Türk ceza sisteminden idam kararını kaldırdı. O gün Öcalan’ı idamdan kurtaran liderlerden biri de bu gün en çok konuşan ve taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmayan, Devlet Bahçeli idi. Öcalan adaya döndügü günden beri, özel cep telefonu ile sağa, sola emir vererek örgüt yönetiyor. Sahi; bir yıldan beri Öcalan nerede?
Son on yılda binlerce Türk savaş uçağı, binlerce defa Kandil’e saldırdı. TSK açıklamalarına göre binlerce kere „teröristlerin“ inleri yerle bir oldu. Bu güne kadar, bu saldırılardan hiç bir yöneticinin burnu bile kanamadı. Ayrıca 2004 yazında ateşkes vardı, PKK kongresinde ateşkes sürecinin uzatılması konuşuluyordu. Askeri helikopterle, PKK’li bir yetkili Kandile götürüldü ve Öcalan’ın çatışmaların başlaması talimatını götürdü ve toplantıda çatışma kararı çıktı. Bunlar o gün orada olan ve bu nedenle PKK’den uzaklaşan insanların anlattıkları.
Haritadan silinmiş Kürd şehirleri, cenazeleri sokak kedileri tarafından yenen Kürd gençleri, ölüsü çıplak teşhir edilen Kürd kadınları, çırılçıblak duvar diplerinde sorgulanan Kürd erkekleri ve yüzbinlerce göçmen, Cemil Bayık bunları; „halkımızın şanlı direnişi“ olarak dünyaya gösteriyor. Bu halkımızın değil, olsa, olsa Cemil Bayık’ın şanı olabilir.
Siyah maske altında, mazlum Kürd Milleti’ne bu insanlık dışı çirkin oyunu oynayanlar, sanmasınlarki dünya tarafından izlenmiyorlar.
Unutmayın; bunun bedeli çok ağır olacak.
Nisan 2016