Tüm inanç sistemlerinin ortaya çıkış nedeni, toplumsal eşitsizliklerin yolaçtığı sorunlar oluşturmuştur. Ortaya çıktıkları toplumlarda hayat bulmaları, ete kemiğe bürünmeleri, o toplumda varolan haksızlıklara karşı mücadele etmelerinin bir sonucudur.
Bu, dinler için de, farklı toplumsal tabana dayanan ideolojiler ve toplumsal akımlar için de geçerlidir.
Ancak bunların ortaya çıkış nedenlerine denk düşen ve onları iktidara taşıyan aktörlerin davranışı kadar, bu inançları kendi bireysel çıkarları için kullanan ve bu yaptıklarıyla zarar veren, amacından uzaklaştıran aktörlere de sıkça rastlanmaktadır.
Hatta belli bir aşamadan sonra tüm bu inanç ve düşünce sistemlerinin toplumsal ihtiyaçlara cevap olmaktan uzaklaşmaları, ortaya çıktıkları dönemdeki söylemlerine ters sonuç doğurmalarının en önemli nedeni de, o inanç veya düsünceleri pratikte uygulayan insan faktörüdür. Bunların sonradan eklemlemeye çalıştikları „teoriler“dir.
Bu teorilerin en kayda değer olanı ve daha çok sol tandanslı olarak bilınen, taban ve tavan edebiyatıdır. Bu, farklı isimler altında ve farklı zaman dilimlerinde aşağı yukarı benzer bir şekilde tüm inanç ve düsünce sistemlerinin hayata geçirilmeleri aşamasında uygulanmıştır, uygulanmaktadır.
Bu edebiyat sayesinde yeni bir toplumsal tabaka doğmuş ve bu tabaka, süreç içerisinde kendini yaratan değerler sistemine de ters düşerek, adeta onun mezar kazıyıcısı rolünü oynamıştır.
Taban ve tavan edebiyatı, yöneten ve yönetilenlerin olduğu tüm toplumsal sistemlerde uygulandı; birinden diğerine bir miras olarak devredildi/alındı. Aslında bu edebiyatla yönetici sınıf, yönetilenlerin rızasıyla kendine meşruiyet kazandırdı.
Dini akımlar, bu yöndeki söylemlerine ilahi gücü de katarak kendilerine bağlı, ittiatkar bir topluluk oluştururlarken, ideolojik akımlar ise taban olarak adlandırdıkları kitleleri teorilere boğarak, onları kendilerine bağımlı kıldılar. Onların üretimden ve toplumsal konumlarından kaynaklanan güçlerini, bu taban ve tavan edebiyatı sayesinde kullanarak, onları ehlileştirdiler.
Aldıkları tüm kararlarını, tabanın belirleyiciliğini vurgulayarak, sorunsuz ve sancısız bir şekilde hayata geçirdiler, en ufak bir itirazı bile bu söylemle bertaraf ettiler.
Kazanımlarını, yöneticiliklerinin gelişkinliğine bağladılar, kayıplarının ve başarısızlıklarının faturasını ise, tabanın beceriksizliğine ve yeter ölçüde belirleyicilik görevini yerine getirmeyişine bağlayarak, her seferinde işin içinden sıyırmaya çalıştılar.
Taban olarak gördükleri kesimi, hayatın tüm acılarıyla yüzleştirdiler, hatta kimi zaman tüm bu acıların nedenlerini „sınavdan geçirme“ olarak teorileştirdiler.
Kendilerini, tabanın çektikleri acı ve baskıların uzağında tuttular. Buna da bir isim bulmakta zorluk çekmediler. Taban denilen yığınları başıboş bir gövdeye benzeterek, kendilerini ise bu gövdeyi yönlendiren „beyin“ olarak tanımlayıp, formüle ettiler.
Üretmeden, üretim sürecinde yer almadan zenginleştiler, iyi koşullarda yaşadılar. Çocuklarını iyi okullarda okutup, onların kazadan, beladan(!) uzak bir şekilde yetişmelerini sağlamak için çaba içerisinde oldular. Bunu ise, daha verimli olabilmenin gerekliliği için yapmak zorunda olduklarını, taban dedikleri kesime kabullendirdiler.
Arkalarında binlerce adsız kahraman bırakıp, onların emekleri üzerinden kendilerine yeni bir dünya kurdular. Kıssadan hisse sahibi oldular.
Bu yaptıklarıyla gün be gün varoluş nedenlerinden uzaklaştılar, saf ve duru olan inaç ve düşüncelerinin kirlenmlerine, rencide olmalarına neden oldular, oluyorlar.
Türkiye’de ve Kürdistan da karşımızda çıplak olarak duran onca çürümeyi başka nasıl izah edebiliriz ki?
Erbakan’ın mücahitliğini, Erdoğan’ın servetini, birer işçi olarak iş yaşamına atılan sendika yöneticilerinin mal varlıklarını ve yaşam standartlarını, raddikal sol ve kürtçü liderlerin cocuklarının politikadan uzak yaşamalarını başka nasıl açıklayabiliriz ki?
Tabanın belirleyiciliği, yani taban tüm sıkıntıları yaşamaz, tüm yükü sırtlamaz ise, butun ağırlıgı ve haşmetiyle duran tavanın altında nasıl durabilir ki!..
Evet, tavanın ayakta kalması için yaşasın taban…
05 Şubat 2006