Her Pazar sabahı gibi bugün de erkenden kalkıp ilk iş olarak kendime bir fincan kahve hazırladım. Kahvemi içtikten sonra kahvaltı sofrasını kurdum, uzun süren kahvaltı keyfiyle birlikte gazeteleri tek tek tarama turuna çıktım.
Her zamanki gibi Hürriyet ile başladım. Turun finalini Taraf’la bitirdim.
Haftayı, PKK’nin Kandil ve Mahmur Kampından gönderiği „Barış Grupları“ ile açan gazeteler, Haziran ayında basına yansıyan TSK’nin „AKP ve Gülen’i Bitirme Planı“ ile ilgili ortaya çıkan yeni gelişmeyle kapatılar.
Gelecek haftanın Türkiye gündeminin „AKP ve Gülen’i Bitirme Planı“ etrafında yoğunlaşacağı bugünün gazete manştlerinden belli.
Bu da, haftaya yepyeni „Komplo Teorileriyle“ karşılaşacağız anlamına geliyor.
Ben, gazetelerin yayınlayacakları bu teorileri beklemeden, kendi komplo teorimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bana öyle geliyor ki, son dönemlerde sanki gizli bir el Türkiye’deki gündemi çok ustaca belirliyor.
Barış Gurubu’nun Habur’dan giriş yapmasıyla birlikte gündem, Kürt sorununun çözümüne ve çözüm sürecine bağlı olarak olası gelişmelere kilitlendi.
Barış Gurubu’nun Habur’dan Diyarbakır’a geliş biçimi dışında, gerek gurubun taşıdığı barış niyeti ve gerekse devletin hepsini serbest bırakmak gibi bir jestle karşılık vermesi, kamuoyunda kalıcı bir barış umudunun yeniden filizlenmeye başladığının bir göstergesi olarak algılandı.
Ne zaman ki Başbug, „Habur-Diyarbakır hattında yaşananlar kabul edilemez davranışlardır“ açıklamasında bulundu, Başbuğ’un açıklamalarına göre konum belirleyen CHP ile MHP ve Ordu’nun basındaki sözcüleri, bu doğrultuda seslerini yükseltmeye başladılar.
AKP’yi, Abdullah Öcalan’ın yol haritasını uygulamakla suçlayıp, süreci provake etmeye çalıştılar.
Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan avukatlarına, „Baykal doğru söylüyor, AKP benim yol haritamı uyguluyor“ şeklinde yaptığı açıklamayla bu koalisyona güçlü bir destek verince, Avrupa’dan gelecek gurubun gelişi alelacele ertelendi.
Sürecin tehlikeye gireceğini gören gizli el, bu koalisyonun barış süreci önünde oluşturmaya çalıştığı barikatı parçalamak için gizli kasada beklettiği „AKP ve Gülen’i Bitirme Planı“nın orjinalini mahkemeye göndermekle bombayı patlattı. Böylelikle, bu şer koalisyonuna karşı AKP’nin elini bir kez daha güçlendirdi.
Daha sürecin başındayken AKP’nin uğradığı yol kazasından yara bere almadan kurtulmasını sağladı.
Bu gizli el, her kimse ve kime hizmet ediyorsa etsin beni çok fazla ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren tek şey, bu gizli el’in yapmak istediği iki şeyin olmuş olması:
Bir, Kürt sorununu Öcalan’a rağmen de olsa belli ölçüde çözme isteği.
İki, Türkiye’nin vatandaşlarıyla barışık ve komşularıyla iyi ilişkiler içerisinde yaşaması için ordunun vesayetinden kurtulup demokratikleşmesi.
Her ikisinin ilk adımı Öcalan’ın 1999 yılında Türkiye’ye teslim edilmesiyle başladı. Bu ilk adım, dün Ergenekon Davası, TRT Şeş ve devamı olan açılımla devam etti. Bu gün yine orduyu kirlerinden arındıracak yeni yargılamalar ve Türkiye’nin Erbil’de konsolosluk açacağı yeni politikalarla sürecektir.
Yol uzun ve engebelidir.
Verilen ve bundan sonra da verilecek ara molalarla yolun sonuna varılacağına inanıyorum.
Çünkü ben, Gül, Erdoğan ve AKP’den ziyade, bu pazar ki komplo teorimde tanımladığım o gizli el’e güveniyorum…
- 10 2009