Birkaç gün önce, Kürt sorununun çözümü konusunda kendilerini muhatap olarak gören Kürtlerden biriyle bir ortamda biraraya geldim.
Sohbetimiz esnasında söz dönüp dolaşıp Kürt sorununa geldi.
Abdullah Öcalan’ın 15 Ağustos’da açıklayacağı „Yol haritasi“, AKP’nin „Kürt Açılımı“ ve basının bu konudaki değerlendirmeleri derken, süreçten ne beklediğini sordum.
Muhatabaim; „süreç çok olumlu sonuçlara gebe. Ancak kısa vadede kimi sıkıntılar çıkabilir. Çünkü, ordu, emniyet, yargı gibi devletin ana eksenini oluşturan kurumlar çözüme hazır. Çözüme hazır olmayan ve hatta buna ayak direten tek kesim varsa o da AKP’dir“ deyince donup kaldım.
Ne bir soru ne de bir yorum ekleme ihtiyacı duydum.
O konuştu, ben çaresiz bir şekilde dinlemekle yetindim.
Ona göre AKP’nin ayak diremesinin tek nedeni ise, Kürt sorunun çözümü halinde Kürdistan’da uğrayacağı oy kaybı.
Ben Kürt sorununda muhatap değilim, ancak tarafım.
Taraflardan biri olarak beni de temsil edebilecek olası muhatapla yüz seksen derce farklı düşünüyorum.
Son yirmibeş yılda Kürt sorununun çözümüne en yakın duran ve zaman zaman çözüm önerileri sunan siyasi iktidarlar olmasına rağmen, onları bu politikalarında caydıran hep ordu ve her zaman ordunun gölgesinde yürüyen yargı olmuştur.
Turgut Özal’ın „Kürt sorununda Federasyonu bile tartışabiliriz“ çıkışı, “Çillerin „Bask modeli“ önerisi, Demirel ve İnönü’nün „Kürt realitesi“ söylemleri, Mesut Yılmaz’ın „Avrupa ile bütünleşmenin yolu Diyarbakır’dan geçer“ açıklaması ve Erdoğan’ın „Kürt sorunu“ teşhisi bugüne kadar birer birer ordunun ve yargının direnciyle karşılaştılar ve bu çıkışlarından dolayı kimi canından, kimi yolundan kimi de koltuğundan oldu.
Geleneksel devlet direncine karşı zaman zaman geri adım atmakla birlikte sorunu çözme iradesini hala yitirmeyen hala AKP’nin bugünkü iktidarıdır.
Bunun en somut kanıtı ise, bugüne kadar hiçte değerlerimize „küfretmeyen“, Kürt dili ve edebiyatına hergün katkı yapan TRT Şeş’in bizzat varlığıdır.
Bir taraf olarak TRT Şeş ile yetiniyor muyum?
Elbette ki hayır.
Her Kürt gibi ben de bağımsız ve özgür bir Kürdistan’ın hayalini kuruyorum.
Ancak günümüz Türkiye ve Dünya koşullarında bu hayalimin şimdilik hayat bulmayacağının da bilincindeyim.
Buna rağmen hayalimin gerçeklesmesi için kendi gücüm oranında mücadele ederken, karşı taraftan bana yönelik olumlu adım atanın hakkını inkar etmeden, sorunun çözüm yoluna girmesi için bir adım da ben atarım.
Bunun için ise, ön yargıyı bir kenara bırakıp bilinç ve bilgiyle hareket etmek gerekir…
03.08.2009