Dün, yani 22 Temmuz 2013 günü, Kürdistan tarihinde bir ilk yaşandı. Güney Kürdistan Başkanı Mesud Barzani’nin çağrısıyla Kürdisatan’ın dört parçasından siyasi parti ve örgüt temsilcileri, Güney Kürdistan’ın Selahaddin kentindeki Başkanlık Sarayı’nda ilk kez bir araya geldiler. Başkan Barzani’nin açılış konuşmasıyla başlayan toplantının amacı; Kürtlerin ulusal birliğini oluşturmak ve gelecekleriyle ilgili kararlar almalarını sağlayacak Ulusal Kürt Konferansı’nı toplamak için bir hazırlık komitesi oluşturmak…
Selahaddin’deki toplantıyı tarihsel kılan nedenlerden birisi, Kürdistan’ın dört parçasından tüm Kürtlerin temsi edilmesiyse, bir diğeri de, geçmişte birbirleriyle çatışan, birbirlerine silah çeken, binlerce Kürt gencinin kanlarının akıtılmasına sebebiyet veren PDK, YNK ve PKK’nin, örgütsel farklılıklarına rağmen, Kürtlerin genel çıkarlarını esas alan bir anlayışla böylesi bir platformda ilk kez yanyana gelmiş olmalarıdır…
Bu yönüyle, Selahaddin’deki toplantı bir ilktir ve tüm Kürtlerce bir yere not edilmelidir. Çünkü, Kürtlerin geleceği de, bu güne kadar özgürleşen, kendi toprakları üzerinde hak sahibi olmayı başaran uluslar gibi, atılan bu ilk adımlarla ancak şekillenebilir.
Bir bütün olarak Kürtlerin hala özgür olmayışlarının temel nedenlerinin başında da, tarihlerinde bu türden ilkleri gerçekleştirememiş olmaları yer almaktadır.
Farklı parçalardaki parti ve örgütlerin ulusal eksende bir araya gelmeleri ya da birbirleriyle dayanışmada bulunmaları bir yana, aynı parçada ve aynı amaçla mücadele edenler bile, tüm enerjilerini ortak düşmanlarından daha çok birbirlerine karşı kullanarak ayakta kalma mücadelesi verdiler. Birbirlerine karşı kin ve nefretle yaklaştılar, küçük hesaplar peşinden koşarak, nihai hedefleri yakınlaştıracak ilk adımları atmayı ne yazık ki, bu güne kadar beceremediler.
Ne kendi tarihlerinden, ne de başka ulusların zengin tarihlerinden dersler çıkardılar. Bu gün gerçekleşen tarihsel adıma zemin oluşturan Güney’in özgürleşme sürecini zamanında kavrayamadıkları gibi, Rojava’daki benzer sürece de, yine aynı ezberlerle yaklaşıyorlar.
Oysa Rojava’da bugün yaşananlar, 1990’lı yıllarda Güney’de yaşananların adeta bir tekrarıdır. Güney’deki başarılı deneyimin Rojava’da hayat bulmasıdır. Bu gün grupsal ya da ideolojik kaygılardan hareketle Rojava’daki gelişmelere burun kıvırarak yaklaşanlar, Güney modelini bu gün Rojava’da uygulayanların 90’lı yıllarda Güneylilere karşı hatalı yaklaşımlarını, bilerek ya da bilmeyerek birebir tekrarlıyorlar.
Aralarındaki tek fark, geçmişte Güneyli Kürtlere karşı olanlar, onları Türkler dışında ABD ve İsrail’e hizmet etmekle suçlarlarken, Rojava’daki aktörlere karşı olanlar da bugün onları Esad’a hizmet etmekle suçluyorlar…
Halbuki, 90’lı yıllarda Güney’de yaşanan süreç de Kürt ve Kürdistan tarihinde bir ilkti, bir yıldan beri Rojava’da yaşanan süreç de kendi alanında bir ilktir. Kahramanlarının farklı anlayış ve farklı dünya görüşlerine sahip olmuş olmaları, bu gerçeğı ortadan kaldırmaz.
Bunu kavrayabilmek için tarihsel hafızaya sahip olmak gerekir.
Eğer bölgede İran-Irak savaşı denilen bir savaş olmamıs olsaydı, belki de Halepçe katliamı olarak tarihe geçen, Kürtlerin tarihindeki o kara gün gerçekleşmeyecekti.
Körfez Savaşı olmamış olsaydı, Güneyli Kürtler 91’de yollara düşmez, 36 paralel uygulanmasıyla onlar için bir korunma alanı oluşmazdı.
ABD öncülüğünde oluşturulan Çokuluslu Koalisyon Güçleri’nin Irak’a müdahalesi olmamış olsaydı, Güneyli Kürtler, gerek Irak genelinde ve gerekse Kürdistan’ın tüm parçalarında bu denli belirleyici bir rol oynayamazlardı.
Rojava’da da Kürtlerin elini güçlendiren bugün Esad ve rejiminin abluka altına alınmış olmasının bir sonucudur.
Nasil ki Güneyli Kürtler kendileri dışında gelişen süreci o dönem lehlerine çevirdilerse, Rojava’dakiler de benzer süreçten hareketle faydalanmaya, dün kimliksiz yaşadıkları topraklarında bu gün özgür bireyler olarak kendi kendilerini yönetecek bir alan oluşturuyorlar…
Bu ikler görülmeden, doğru bir şekilde kavranmadan, bugün Selahaddin’de atılan tarihi adım da ıskalanır, es geçilir…
Oysa tarihte ancak bu türden ilklere imza atan halklar, yine kendileri için bir ilk olan devletleşmeyi bu ikleri sayesinde gerçekleştirebildiler…
Kürtlerin de özgürleşip, devletleşmeleri de ancak bu iklerin çoğalmasıyla mümkündür.
Bu duygularla Kürt Ulusal Konferansı’nın ilk adımı olan Selahaddin’deki toplantıyı selamlıyor, başta Başkan Barzani olmak üzere bu süreçte rol alan aktörlere başarılar diliyorum…
23.07.2013
firataras@navkurd.eu