Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay geçen hafta yaptığı bir açıklamada, demokratik açılımın yeni ayağında Kürtçe öğrenimin kolaylaştırılmasının gündemde olduğunu belirttmiş ve ‘anadil öğrenimi’ ile ilgili detayların önümüzdeki günlerde Başbakan Erdoğan tarafından açıklanacağını kamuoyuna duyurmuştu.
Bu açıklamanın ardından, Talim Terbiye Kurulu’nun anadil öğrenimi ile ilgili bir çalışma yaptığı ve yakında Bakan Dinçer’e sunulacak olan bu çalışmaya göre Kürtçe’nin, 5. sınıftan itibaren seçmeli ders olarak verileceği basına yansıdı.
Ve nihayet bu konu ile ilgili beklenen açıklama, Başbakan Erdoğan’ın partisinin dünkü grup toplantısında yaptığı konuşma ile geldi.
Grup toplantısındaki konuşmasında Kürtçe’nin seçmeli ders olmasını tarihi bir adım olarak niteleyen Başbakan şu açıklamayı yaptı: “Öğrencilerimiz, Farklı Dil ve Lehçelerin Öğrenilmesi Hakkında Kanun kapsamında, ‘Yaşayan diller ve lehçeler’ adı altında, yerel dil ve lehçeleri öğrenme imkânına kavuşuyorlar. Örneğin, yeterli sayıda öğrenci bir araya geldiğinde, Kürtçe bir seçmeli ders olarak alınabilecek, öğretilecek ve öğrenilecek. Bu, tarihi bir adımdır. Ben Kürt kökenli vatandaşlarımdan özellikle rica ediyorum. AK Parti’nin bu tarihi adımlarına karşı kim ne diyecek, nasıl tepki verecek, ibretle izlesinler. Bugüne kadar attığımız her türlü adımı boşa çıkarmaya çalışan, küçümseyen, terör örgütü ve yandaşları şimdiden tepki göstermeye, bu adımı boşa çıkarmaya çalışıyorlar.”
On yıl öncesiyle kıyaslandığında elbett ki, Kürtçe’nin okullarda seçmeli olarak da olsa okutulması, tarihi bir adımdır.
Ancak bugün, dün değil, yarın da bugün olmayacak…
Kaldı ki red ve inkarı esas alırsak, Kürtçe’nin bugün sokakta konuşulmasını bile „devrim“ olarak tanımlamamız gerekir…
Oysa Erdoğan’ın tarihi bir adım olarak nitelediği Kürtçe eğitim ile ilgili açıklaması, eski zihniyeti farklı bir biçimde de olsa, bize bir kez daha hatırlatmaktadır.
Neydi eski zihniyet?
Kürtler, hertürlü hak arayışlarına karşılık, devleti yöenetenlerin yanısıra, kardeş olarak gördükleri Türk halkından da hep şu sözleri işitiler:
„Ne istiyorsunuz kardeşim, Kürtlerin önünü kesen mi var?
Kürtler bu ülkede isterlerse herşey olabilirler, bakan, başbakan, hatta cumhurbaşkanı bile…“
Türkiye’de Kürtlerin bakan, başbakan, hatta cumhurbaşkanı olduğu da yalan değil.
Ancak işin sırrı „isterlerse“ kavramında gizli…
Evet, isterlerse…
Mesela, Kürt kimliklerini terk etmek isterlerse…
Kendilerini Türk olarak görmek isterlerse…
Tıpkı Erdoğan gibi bugün de herşey olabilirler…
Hatta dünden farklı olarak bugün, anadillerini bile seçmeli ders olarak öğrenebilirler…
Eğer dikkatle incelenirse, Erdoğan’ın tarihi bir adım olarak nitelediği, Kürtçe’nin okullarda seçmeli ders olarak okutulmasının gerçekleşmesi için bazı şartlar ileri sürülmektedir.
Nedir bu şartlar?
1- Kürtçe seçmeli ders ilk okuldan sonra, yani 5. sınıftan itibaren okutulacak…
2- Bunun gerçekleşmesi için öncellikle yeterli sayıda öğrenci bir araya gelecek…
3- Biraraya gelen bu öğrenciler, öğrenecekleri bir yabancı dilden feragat etmeleri karşılığında Kürtçe öğrenmeyi talep edecek…
4- Bu talep, ilgili okul yönetimi tarafından da uygun görülmesi halinde karşılanacak…
Erdoğan’ın bu tarihi adımına göre, yine eskisi gibi ilkokul birinci sınıfından itibaren yoğun bir asimilasyona tabi olacak olan Kürt çocukları, öncelikle kendi anadillerini unutup Türkçe öğrenecekler.
Dört yıllık yoğun bir asimilasyon çarkından geçirilen bu çocuklar, ortaokula başladıktan sonra da eğer biraraya gelip, kendilerine unuturulan anadillerini öğrenme talebinde bulunurlarsa, haftada birkaç saatlik müfredatla, bu kez unuttukları anadilleri olan Kürtçeyi bir yabancı dil olarak öğrenebilecekler…
Bu olanağa sahip olduklarında ise, „Ne mutlu Türküm diyene“, „Türküm, doğruyum ve de çalışkanım“, „Bir Türk Dünya’ya bedeldir“ türündeki savsataları, bir de Kürtçe olarak tekrarlayıp „Tek Devlet“, „Tek Bayrak“ ve „Tek Din“’e sahip olmanın huzuruyla herşey olabilecekler…
Ne güzel değil mi?
Eğer Kürtçe seçmeli ders olarak Türk çocukları için öngörülmüş olsaydı, kuşkusuz bu, Erdoğan’ın deyişiyle tarihi bir adım olurdu.
Oysa, Kürtçe seçmeli dersin Kürt çocukları için öngörülmüş olmasının anlamı şudur:
Önce Türkçeyi öğrenip, kendi dilinize ve kültürünüze yabancılaşacaksınız. Ardından kendinizi „Türk Üst Kimliği“ adı altında devlete ve bayrağa olan sadakatinizi gösterecek ve ondan sonra da, Türklerden farklı olarak fazladan yabancı bir dil öğrenmiş olacaksınız…
Ancak bu saatten sonra hiçbir Kürt ne bu oyunu yutar ne de kabul eder…
Kürtçe’nin Türkler için seçmeli mi, zorunlu mu olmalı konusuna kimsenin bir diyeceği yok.
Ancak Kürtler sözkonusu olunca, „anadilde eğitim“ hakkının gereği neyse, o hakkın eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesiyle tarihi bir adım atılmış olur…
13.06.2012
firataras@navkurd.eu