Kimsenin iştahı kabarmasın, Türkiye Irak’a müdahale etmez, edemez.
Irak’ta meydana gelen en ufak bir dalgalanma karşısında, Türk medyası hemen Irak’ın parçalanacağından dem vurarak, olası parçalanmaya karşı Türkiye’nin sürece nasıl ve hangi gerekçeyle müdahale edeceğinin senaryolarını gündeme getiriyor.
Bu senaryolarını biraz da inandırıcı kılmak ve sararan kırmızı çizgilerin toplumda yarattığı olumsuz etkilerini bir nebze de olsa hafifletmek için, yabancı kaynaklara dayandırma gayreti içine giriyorlar. Özellikle de Amerikan basınında çıkan kimi makalelerin işlerine yarayan bir iki cümlesini referans göstererek, tatmin olmaya ve toplumu manipule etmeye çalışıyorlar.
Irak’ın kolay kolay parçalnmayacağı ve Türkiye’nin de sürece müdahele edemeyeceğini bir iki nedenden dolayı gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Birincisi Irak parçalanmayacak ve artık yeni Saddamlar da Irakı yönetemeyecek. Yeni Iraki özellikle Kürtlerin, kendileri açısndan sürece denk düşen istemleri şekillendirecek. Bu yöndeki istemleri ise cok nettir. Bu da olabildiğince gevşek bir federal yapılanmadır.
Yani en az üç eyalletten oluşan federal bir Irak. Bunun temeli Kürtler açısından 1992 yılında atıldı. Bu istemin Irak’in tümünde zemin bulması ise, Saddam’ın iktidardan uzaklaştırılmasıyla başladı. Anayasanın kabuluyle yasal bir zemine oturdu, yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte ise, bu süreç tamamlanmış olacaktır.
Bu olası gelişme karşısında Türkiye’nin yapabileceğı tek şey, kendi Kürtlerini kaybetmemek için Federe Kürt Bölegesi’nin de içinde bulunduğu yeni Irak’ı sindirmek ve gerek kendi bölgelerinde ve gerekse Irak’ın merkezi yönetiminde belirleyici olan Kürtlerle iyi gecinmek… Bunun bir çok belirtileri ise yavaş yavaş görülmektedir. Son günöerde Kürdistan Bölgesi’nin mührünü taşıyan pasaportlu yolcuların Türkiye üzerinden geçiş yapabilmeleri ve Türkiye’nin Irak Büyükelciliği başkanlığında bir heyetin Barzani ile görüşmesi, Kürtlerle iyi geçinme politikalarının ilk adımlarını oluşturmaktadır.
Her şeye rağmen Türk medyasının ileri sürduğu senaryoların gerçeklesmesi halinde bile, Türkiye’nin üç-beş yıl önce at koşturduğu gibi Irak’a müdahale edemeyeceği de gün gibi aşikardır.
Bunun iki önemli nedeni var. Birincisi Güneyli Kürtlerin bugün içerisinde bulundukları kosullar, ikincisi ise ABD’nin bölgedeki fiili varlığı, bu senaryoların gerçekleşmesine olanak vermemektedir.
Bu gün Kürtlerin konumu ve uluslararası ilişkileri, birer siyasi örgüt konum ve ilişkilerinden ibaret değil. Kendi kendilerini yöneten, bölgesel ve uluslararası kabul gören federe devletleri var.
Ayrıca kendilerini dış saldırılara karşı koruyan deneyimli ve eğitimli bir Peşmerge ordusuna sahipler.
İkincisi, Türkiye’nin mevcut koşullarda Irak’a ya da Güney Kürdistan’a müdahalesi, aynı zamanda ABD’ye yönelik yapacağı bir savaş ilanı anlamına gelir ki, Türkiye bunu asla göze alamaz. İçinden geçirse bile, bunu fiiliyata dönüştürmesi bir yana, sesli bir şekilde dile getirmesi bile düşünülemez.
Ama bu, Türkiye’nin Irak’a yönelik yapabileceği hiç bir şeyi yok anlamına da gelmemeli.
Mesela Güneyli Kürtlere yönelik beslediği ve içerisinde buluduğumuz koşullardan dolayı uygulayamadığı iyi niyetini(!) anası ve babası Kürt, ama kendisini Türk hissedebilen(!) bir artistin başrol oynayabileceği „Kürtlerin Vadisi“ adli bir filmin çevrilmesi için maddi ve manevi destek sağlayabilir, filmin tüm ülkede seyredilmesi için seferberlik bile ilan edebilir…
28 Subat 2006