Doksanlı yıllarda devlet tarafından evleri başlarına yıkılıp- yakılan Dersimli bir anne, bir Türk sol örgütüne mensubiyetinden dolayi cezaevinde yatmakta olan oğlunun görüşüne gider. Askerlerin gözetiminde yapılan görüş esnasında anne, oğluna evlerinin nasıl yakılıp yıkıldığinı hüzünlü bir şekilde anlatırken, oğlu ona yapacakları devrimin propagandasını yapar. Anne, binbir çileyle sahip oldukları tüm varlıklarını bir anda kaybedip, nasıl göçe zorlandıklarını söylerken, oğlu annesine, kimi yoldaşlarıyla buluşmasını ve bir dahaki sefere onlardan kendisine mesaj getirmesini talep eder…
Zaten sınırlı olan görüşme benzeri diylaoglarla devam ederken, bir noktadan sonra anne oğlunun gözlerinin içine bakarak kendisine şu sitemde bulunarak: „Oğlum bizim evimiz başımıza yıkıldı. Sen gelip evimizi tamir edeceğine, hala komşunun evinin badanasıyla uğraşıyorsun…“ der.
Bugün binbir çoşkuyla açıklanan HDP’in seçim bildirgesini okuyunca, Dersimli anne ile tutuklu olan oğlunun yukarıda zikredilen diyalogları aklıma geldi…
Eş Genel başkanların açıkladıkları bildirgeyi baştan sonuna kadar okudum. Bildirgede sıralanan kimi vaadler biraz uçuk olmakla beraber, genel olarak bakıldığında o uçuk maddeleri de normal karşılamak gerekir ki, bu sadece HDP’ye özgü bir olay da değil. Nihayet tüm partilerin vaadlerinde de benzer uçukluklar var. Ancak HDP’in seçim bildirgesinde bir madde var ki, onu es geçmek mümkün değil.
Bildirgede deniliyor ki; „HDP, başta Ortadoğu olmak üzere, tüm dünya halklarının kendi siyasi geleceklerini özgürce belirlemeleri ve halkların kendi kendilerini yönetecekleri demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir yönetim anlayışını geliştirmeleri ve uygulamaları için çalışacak (…)
- İsrail hükümetlerinin katliamcı, işgalci politikalarına karşı duracak. Filistin’in işgaline son verilmesine ve Filistin halkının kendi siyasi geleceğini belirlemesine imkân sağlayacak bağımsız devlet kurma hakkının tanınması için gerekli desteği verecek, uygulanan baskı ve zulme karşı Filistin halkının yanında olmaya devam edecek.“
İlginçtir, bu maddeyi bildirgesine koyan HDP, taban ve tavanıyla Kürtlerden oluşmasına, sadece Kürtlerden oy almasına rağmen, Kuzeyli Kürtler için bir ulus devlet talep etmemekle birlikte, Kürdistan’ın herhangi bir parçasında da, kuruluacak bir Kürt devletine her fırsatta karşı çıkmakta ve ulus devleti Kürtleri köleleştirecek bir aygıt olarak görmektedir…
Oysa aynı HDP, Filistinlilerin ulusal bir devlete sahip olmaları için mücadele edeceklerini seçim beyanamesinde deklare etmektedir…
Haliyle herkes gibi ben de merak ediyorum.
Ulus devlet Kürtleri köleleştiriyorsa, Filistinlileri nasıl özgürleştirebilir.
Kürtler için söylediklerinin doğruluğuna inanıyorlarsa, HDP, köleleştirilmeleri için mi Filistinlilerin devletleşmelerine destek veriyor.
Ya da varolan 40-50 Arap devletine bir yenisinin eklenmesiyle oluşacak devletin ulusötesi bir devlet olacağını mı düşünüyor.
Biliyorum, Eş Genel Başkanlar olarak, parti yöneticileri olarak, milletinvekilleri olarak farklı düşünseniz bile, sizlere gelen talimatları yok sayarak Kürtlerin kendi devletlerini kurabilme hakkını seçim bidirgenize alamaz ve o talimatlara uymak, ona göre bir tutum takınmak zorundasınız.
Ancak kendi halkınıza layık görmediğiniz, ya da ondan esirgediğiniz bir şeyi başkası için de talep etmeyiniz.
Birilerine yaranalım derken, gülünç duruma düşüyorsunuz…
Yeniden başa dönersek, hiç kuşkusuz sizler Türkiyelileşme adına Dersimli enternasyonalist(!) Türk solcusu gibi, komşunuzun badanasıyla uğrasabilirsiniz. Bu konuda sizi engelleyen kimse de çıkmaz… Ne de olsa komşu komşunun suyuna bile muhtaçtır…
Kaldı ki bu yaptıklarınızın yüzü suyu hürmetine, kimbilir belki yarınlarda badanasıyla uğraştığınız evlerde birer yanaşma, hatta misafir olarak da kalabilirsiniz.
Ancak komşunuzun komşusunun bahçe düzeniyle uğraşmanızın ne bugün ne de yarın sizlere herhangi bir faydası olur…
Çünkü komşunun komşuları çok, onların evlerininin boya-badanasıyla uğraşırken kendinizi bir ömür boyu çadırlarda yaşamaya mahkum ettiğinizin farkında mısınız!…
22.04.2015