Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ilk gezisini Kürdistan’a yaptı. Türkiye Cumhurbaşkanı kavramını bilerek kullanıyorum, çünkü Abdullah Gül benim cumhurbaşkanım değil.
Tabi bu benim Bekir Coşkun ile ortak bir paydada buluştuğum anlamına gelmiyor.
Bekir Coşkun, Abdullah Gül ile düşünce ve inanç farklılığından dolayı onun cumhurbaşkanlığına karşı. Ben ise temsil açışından onu kendi cumhurbaşkanım olarak görmüyorum.
Abdullah Gül, sadece beni değil, bu sıfatıyla ilk gezisini yaptığı topraklarda yaşayan Kürtleri de temsil etmiyor.
Beni ya da bütün Kürtleri temsil edebilmesi için ilk gezisini Kürdistan’a yapmış olması yetmiyor; temsil ettiği kurumun ya da başı olduğu cumhur’un temel taşlarının yenilenmesi ve Kürtleri de kapsayacak şekilde yeniden inşa edilmesi gerekiyor.
Sadece Mehmet Ali Birand’ın „Cumhurbaşkanı’nın seçimden sonra ilk iç gezisini Güneydoğu’ya yapmasının sembolik anlamı çok büyüktür.
Cumhurbaşkanı Van (Başkale), Hakkari (Yüksekova), Sırt, Şırnak ve Diyarbakır’a gidecek.
İleri karakolda iftar açacak, üniversiteleri ziyaret edecek, sivil toplum örgütleriyle konuşacak.
Cumhurbaşkanı, bu tutumuyla, Kürt sorununun, Türkiye’nin en önde gelen ve hemen üzerine gidilmesi gereken bir sorunu olduğunu gösteriyor“ şeklindeki belirlemesi bizi yanıltır.
Abdullah Gül’ün ilk gezisini Kürdistan’a yampış olmasının hiç bir sembolik değeri yok.
Bu gezi de tıpkı diğer devlet yetkililerinin yapmış oldukları geziler gibi bir göz boyamadan öteye gitmez.
Bunun için gezi programına bakmak yeterli.
Gezi öncesi kuvvet komutanlarıyla sefere çıkacağı basına açıklandı.
Ardından komutanların kendisine refakat etmeyecekleri açıklaması geldi.
Askersiz kalan „Başkomutan“ teselliyi Hakkari Tugay Komutanlığı’ndaki erlerle geceyi geçirip, onlarla milli maçı seyretmekte buldu.
Sembolik anlamı olan gezi bu mu?
Acaba kendi memleketi olan Kayseri’ye gitseydi, geceyi Kayseri Kumando Birliği’nde mi geçirecekti?
Ne zamanki komutanlar yerine bölge vekillerini yanına alacağını açıklasaydı, her gittiği yerde de bölgedeki sivil kurumlarla istişarede bulunsaydı ve kışlaya hapsolacağına geceyi bölge insanlarıyla geçirseydi, o zaman bu gezinin bir sembolik anlamı olurdu.
Siz bakmayın bunların kendi aralarında oynadıkları demokrasi oyunlarına.
Kürtler ve Kürt sorunu sözkonusu olunca, hepsi tek yumurta ikizleri gibi aynı yol ve yöntemleri kullanıyorlar.
Aralarındaki tek fark, oyunculuk yeteneklerinden ibaret…
12 Eylül 2007
firataras@navkurd.net