Kürt çocukları ilkokula başlar başlamaz kendilerini yoğun bir asimilasyon çarkının içinde buluyorlardı. Bu çark bugün de aynı yoğunlukta devam ediyor.
Son yıllarda Kürt kimliğinin tanınmış olması, ya da Kürt varlığının inkar edilememesi, bu çarkı ortadan kaldırmıyor.
Kaldı ki modern iletişim araçlarının yaygın bir şekilde hayatımıza girmesi ve şehirleşme, asimilasyon çarkının daha erken yaşlarda, yani okul öncesi dönemde bile etklili olmasını sağlıyor.
Geçmişte ilkokula başlayan Kürt çocukları daha isimlerini Türkçe söyleyemezlerken Türklerin tüm bayram ve yas günlerini ezbere sıralıyorlardı, tabi anlamlarını bıle bilmeden…
Mesela, 23 Nisan’da onlar da Türk çocukları gibi şöyle bağırıyorlardı; „Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan.“
Ya da 10 Kasımlarda yine, „Atam atam, sen kalk ben yatam“ diye Atatürk’ün yasını tutuyor gibi yapıyorlardı…
Aslında, ne 23 Nisan’da niye neşelendiklerini biliyor, ne de atanın ölümüne niçin bu şekilde üzülmeleri gerektiğine bir anlam verebiliyorlardı…
Böyle davranmalarının nedeni, sadece öğretmenin vermiş olduğu emirleri yerine getirmelerinden ibaretti.
Hatta kimi zaman Türkçeyi bilmemelerinden bazı öğrenciler, öğretmenlerinin gözüne girmek için Ata’yı öğretmenin bir yakını olarak düşünüyor, daha fazla üzüldüklerini yansıtmak için de hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyorlardı…
23 Nisan’daki neşelenmeleri de yine bir rol gereğiydi, ne kimse o günün anlamını ne de niçin kutladıklarını biliyordu.
Bu yıl ki 23 Nisan’da ben de neşeliyim, fakat benim neşem 23 Nisan’nın Türkiye’de çocuk bayramı olarak kutlanmasından kaynaklanmıyor. Neşeli olmamın nedeni çok daha farklı…
Son dönemde Türkiye’de yaşananlar beni oldukça kaygılandırmıştı. Özellikle Irak sınırına askeri yığınağın yapılmış olması, Güney Kürdistan’ın hedef gösterilmesi, hatta bunun cuma günleri okunan hutbelere bile taşınması, bu kaygılarımı daha da artırmıştı…
Ama bu kaygılarım, Güneydeki son gelişmelerle hafiflemeye başladı.
Dün, yani 22 Nisan günü Celal Talabani yeniden dört yıllık bir süre için Irak’in Devlet Başkanı olarak seçildi.
Hükümetin oluşumu önünde aylardan beri görülen engeller aşıldı, başta Kürtler olmak üzere Sunnilerin de itiraz ettikleri „Erdoğan’ın kadim dostu“ İbrahim Caferi, adaylıktan çekildi. Devlet Başkanı Celal Talabani ise yeni başbakan adayını atadı.
Beni asıl sevindiren olay ise, yeniden devlet başkanlığına seçilen Celal Talabani ile Amerika’nın Irak Büyükelçisi Zalmay Halilzad’in bügün Kürdistan’a geçerek Başkan Barzani ile biraraya gelmeleridir.
Üzerinde duracakları konular, basına her ne kadar Irak’taki hükümetin oluşumu olarak yansıdıysa da, asıl Türk ordusunun sınıra yapmış olduğu yığınak ve Güneye yönelik yarattığı tehlike oluşturuyor.
Üçlü yapılan toplantının bir anlamı daha vardır ki, bu da Kürt-Amerikan ittifakının sorunsuz bir şekilde devam ettiğidir.
Bu ittifakın devamı, omuzu kalabalık generallerin yapmış oldukları hesapları alt üst ediyor. Tüm ırkçı ve şöven kesimleri çileden çıkarıyor. Bu ise beni neşelendiriyor…
Bölgede Kürt-Amerikan ittifakının devamı her Kürt için sevinç kaynağı değil mi?ç.
Yoksa yanılıyor muyum?..
23 Nisan 2006