Ametika Birleşik Devletleri’nde yapılan 4 Kasım seçimlerinin ardında Barack Obama’nın Başkan seçilmesi, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yoğun ve farklı bakış açılarıyla değerlendiriliyor.
Yapılan tartışmaların ortak noktası, Barack Hüseyin Obama’nın ABD’ye başkan seçilmesi, Amerika demokrasisinin zaferi olduğudur.
Buna hiç kimsenin itirazı yok.
Çünkü, bundan 50 yıl öncesine seçme hakkına sahip olmayan, beyazlarla ortak bir mekanı bile paylaşamayan siyahların içinden birinin, Amerika’ya Başkan seçilmesi, ancak demokrasinin gücü ve zaferiyle açıklanabilir.
Ancak Amerika toplumuna özgü olan bu gelişmenin basmakalıp bir şekilde alınıp Türkiye’ye uyarlanması, bir cehalet örneği değilse, Türkiye’deki Kürt gerçekliğinin bilinçli bir şekilde tersyüz edilmesidir. Ki, büyük çoğunluğuyla Türk aydın ve demokratlarının yılardan beri yaptığı da budur.
Bu saptamaya en iyi örnek, Ertuğrul Özkük’ün 5 ve 6 Kasım 2008 tarihlerinde Hürriyet Gazetesi’ne yayımlanan makaleleridir.
Özkök’ün ilk makalesi, „Bir Kürt’ü seçer miydiniz“ başlığıyla yayınlandı.
Anlaşılan Barack Obama’nın ABD’ye başkan seçilmesiyle uykusu kaçan Özkök, sabahın 5’inde kendine sorular sorup, bu sorulara verdiği cevaplarla, Türk demokrasisinin Amerika demokrasisinden hiç te geri kalan yanının olmadığını, hatta daha güçlü olduğuna olan inancını okurlarına dikte etmeye çalışıyor.
Geçmişte, „Kürt başbakanımız, cumhurbaşkanımız olmadı?“ sorusuna; „Doğru, oldu. Ama bu kişilerin hiçbiri, o makamlara, „Kürt kimliğini“, derisine renk olarak işlemiş biçimde oturmadı“ diyen Özkök, böyle birisinin Türkiye’ye Cumhurbaşkanı seçilemeyişinin nedenini Türkiye‘nin kendine özgü şartlarına bağlıyor ve bu konudaki suçu da Kürtlere fatura ediyor.
Türklerin; Kürt kimliğini derisine renk olarak işleyen birisini neden seçemeyeceğini soru ve cevaplarla açıklamya çalışan Özkök; „Bu tahmin, eğer ülkemize ait bir gerçeğin ifadesi ise, o zaman şu sorunun cevabını da aramalıyız.
Neden böyleyiz?
Karakter olarak, böyle bir demokratik olgunluğa sahip değil miyiz?
Buna inanmıyorum.
Türk halkının demokratik olgunluğu bugün dünyanın birçok köklü demokrasisine parmak ısırtacak düzeydedir“ diye ifade ediyor.
Cahil, işine gelmeyen gerçeği inkar eder, ahil ise, onu ters yüz ederek, karşısındakine işine geldiği gibi yutturmaya çalışır.
Özkök gibilerinin yaptığı ve yapmaya çalıştıkları da budur.
Kürtlerin en temel insani haklarının bile kabul görmediğı, doğal hakları olan dil ve kültürleri üzerinde varolan yasakların devam ettiği bir toplumda, Özkök’ün deyişiyle kendi kimliğini derisine renk olarak işleyen birinin cumhurbaşkanı olması bile tek basına bir anlam ifade edebilir mi?
Ya da sorunu, sorun olmaktan çıkarır mı?
Bugün Kürtlerin Türkiye’de tek istedikleri bir Kürdün cumhur olması değil, kendi ulusal kimlikleriyle, kendi topraklarında özgür bir yaşam sürdürmeleridir.
Bunun Türkiye koşullarındaki ifadesi ise, Kürtlerin Türklerle hayatın her alanında, eşit koşularda ve eşit haklara sahip olmalarıdır.
Bu koşulara sahip bir Türkiye’de, bir Kürdün cumhur olup olmaması, ya da cumhur olmaya aday olan Kürdün Türklerden oy alıp alamaması, tamamıyle aday olan Kürdün ve ona oy verebilecek Türkün bireysel tercihi olabilir.
Böylesi bir Türkiye’nin ufukta görünme ihtimali var mi?
Bana göre yok.
Nedeni mi?
Demokrasinin ve demokratik değerlerin yaşadığımız topraklarda henüz filizlenmeye elverişli olamayışı…
08 Kasım 2008