Kürtler, geçmişte ülkelerini işgal eden devletler tarafından adeta „yeryüzünün lanetlileri“ olarak muamele gördüler, aynı muameleyi hala görmeye devam ediyorlar. Üstelik kimi zaman kardeş, kimi zaman dindaş ve kimi zaman da yoldaş olarak niteledikleri, yani dost gördükleri halkların rızası ve onayıyla…
Kardeş olarak gördükleri kesimler tarafından „köksüz“ ve „kimliksiz“ olarak degerlendirildiler.
Kimi zaman „kuyruklu“, kimi zaman „dağlı“ olarak adlandırırıldılar.
Dindaş olarak gördükleri kesimler tarafından „vahşi batının oyuncakları“, „eşkiya“, „şakî“ olarak görüldüler. Camii sohbetlerinde; „Peygamberin cemaatinden kovulanlar“ olarak alaya alındılar.
En büyük hayal kırıklıklarını ise „yoldaş“ olarak adlandırdıkları ve geleceklerini ortaklaştırdıkları dostlarının kendilerine yönelik ileri sürdükleri değerlendirmelerinde yaşadılar.
Bu dostları tarafından milliyetçilikle suçlanmamaları için, olduklarından daha çok enternasyonalist göründüler. Her itilip kakıldıklarında, halkların kardeşliğini daha gür bir şekilde haykırmaya çalıştılar.
Başkalarıyla kankardeşi olma pahasına, kendi özkardeşlerine düşman oldular, uğruna mücadele ettikleri kimi ulusal değerlerine karşı düşmanca bir tavır sergileme noktasına dahi geldiler. Ama yine de kendilerini ne dindaşlarına, ne de yoldaşlarına bir türlü beğendiremediler…
Halbuki, Kürtlerin kendilerini başkalarına beğendirme gibi bir sorunu dün de olmamalıydı bugün de olmamalı.
Oysa Kürtlerin geçmişte başkalarına karşı ölçüleri olmalıydı, bugün de olmalı. Bu ölçüyü ise ne ortak din, ne ortak tarih ne de ortak iddialler belirlemeli.
Eğer sorun özgürleşme ve kendi toprakları üzerinde özgürce yaşama sorunuysa, belirleyici olan, bu sürece katkı yapanların dostlukları olmalı, bunun birileri tarafından suç olarak görülmesi pahasına dahi olsa da…
Bu konuda tüm Kürtlere düşen tavır, düşmanlarını çok sesli söyleme zorunluluğuna sahip olmasalar bile, dost ve dotluklarını olabildiğince gür bir şekilde haykırmalıdırlar, dost gördükleri Amerikalılar olsa bile…
Kaldı ki, Amerikalıların tarihte düşmanlıklarını da görmedik, dost olarak gördüklerimizin düşmanlıklarından fazla…
ABD’nin geçmişte bölge devletlerinin Kürtlere karşı işledikleri kimi suçlarına ortak olmuş olması da bu gerçeği değiştirmemeli.
Çünkü son 15 yılda Güney Kürtlerine verdikleri destekle, Amerikalılar geçmişteki bu suç ortaklıklarının günahını fazlasıyla ödemiş oldular.
Bırakın Güney Kürdistan’ın bağımsızlığını, Bağdad rejiminin zulüm ve baskılarından dolayı evlerini, çoluk ve çocuklarını terederek yıllarca dağları mesken tutan Kürt Peşmergelerinin Bagdad’ı kurtarmaya gitmelerini görmek bile tek başına Kürt
Amerikan dostluğunu desteklemek için yeterli bir neden değil mi?
Yoksa yanılıyor muyum!
16 Ocak 2007
firataras@navkurd.net